Dr. Erdener ILDIZ
Eylül 2002
Güzel çatı denilince ne anlıyoruz? Çatıların önemsenmediği ülkemizde güzel çatı ne anlama geliyor? Çatı altında oturmak birçok insan için kabus haline gelmişken, güzel çatıdan bahsedilebilir mi?
Evet güzel çatıdan bahsetmek mümkün, yeter ki bilinçli bir şekilde çatılarımızı yapalım, yeter ki detayları önceden tasarlanmış çatılar yapalım, yeter ki nasıl olsa bir şekilde çatıyı kapatırız diyerek, şantiyede ne kadar artık malzeme varsa onu çatıyı kapamak için kullanmayalım.
Güzel çatı için önceden iyi düşünmek lazım. Çatının konstrüksiyonundan başlayıp, tüm su, ısı yalıtımı, buharın dışarı atılması, çatının havalandırılması gibi konuları baştan hesaba katmak gerekiyor. Güzel çatı yapmak için dikkat edilmesi gereken noktalara biraz daha yakından bakalım.
Güzel çatı yapmak için 5 ana noktanın çok iyi çözülmesi gerekir.
1. Çatı Alt Yapısı
2. Su Yalıtımı
3. Isı Yalıtımı
4. Buharın Dışarı Atılması
5. Çatı Katmanlarının Havalandırılması.
Sırayla bu konuları biraz açmaya çalışalım.
Çatı Alt Yapısı :
Çatı alt yapısı, çatı üzerine konulacak malzemelere alt yapı teşkil eder, bu nedenle bu malzemeleri taşıyacak özelliklerde olmalıdır. Ayrıca, rüzgar ve kar yükleri,alt yapıyı en çok etkileyen faktörlerdir. Alt yapının, çatının bulunduğu bölgedeki doğal olaylara karşı koyacak yapıda tasarlanması gerekir. Çatı alt yapısı tasarlanırken, üzerine konulacak malzemeler önceden belirlenirse, çatı alt yapısının maliyetinde de bazı tasarruflar yapmak mümkün hale gelebilir.
Su Yalıtımı:
Çatıda en önemli su yalıtımını, çatının en üst katına koyulan ve doğaya karşı doğrudan mücadele eden kiremit yapar, kiremit en önemli su yalıtım malzemesidir. Bugün, çok değişik malzemelerden kiremitler üretilmektedir. Bunları kısaca kil, çimento, metal, bitüm, plastik, taş, ahşap esaslı kiremitler olarak özetleyebiliriz.
Çatıda esas su yalıtımını sağlayan kiremit olmasına rağmen herhangi bir nedenle bu kaplamanın altına sızan suyu çatıdan atacak ilave su yalıtım tedbirlerini de almak gerekir. Dış kabuğa koyulan kiremitin altında, bitüm, alüminyum, polypropylen v.b. esaslı su yalıtıcı malzemeler kullanılabilir. Bu malzemeler uygulanırken suyun oluğa kadar taşınmasını sağlayacak şekilde montajına dikkat edilmelidir.
Çatıda en önemli husus, çatı üstündeki suyu hızla tahliye etmektir. Aynı durum, istenmeyen bir şekilde çatı üst kaplamasının altına giren suyu da çatı içinde tutmayı, hemen dışarı atılmasını sağlamaktır.
Isı Yalıtımı:
Isı üç şekilde yayılmaktadır.
1. İletim yoluyla
2. Taşınım yoluyla
3. Işınım yoluyla
Çatılarda ısının bu üç yolla da iletilmesine engel olacak tedbirler alınmalıdır.
İletim yoluyla ısının yayılmasını önlemek için malzemelerin birbiriyle temasını kesmek gerekir. Bununda en kolay yolu, malzemeler arasında hava boşluğu yaratmaktır.
Taşınım yolu ile ısının yayılmasını önlemek için içlerinde birbiriyle temas etmeyen, hava boşlukları bulunan cam yünü, taş yünü, polistren gibi malzemeler kullanılır.
Işınım yoluyla ısının yayılmasını önlemek için, güneşten gelen raydan enerjiyi yansıtacak alüminyum folyolar kullanılır.
Buharın Dışarı Atılması:
Çatılarda en çok dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi buharın dışarı atılmasıdır.
Çünkü, çatı altında ısınan mekanlardan, çatı içine doğru hareketlenen ısınmış hava; çatı katmanları arasındaki soğuk hava ile karşılaşınca yoğunlaşır ve su haline gelir.
Çatı dışardan su almasa da içerde meydana gelen su büyük sorunlar yaratır. Buna engel olmak için çatının katmanları arasında uygun hava boşlukları yaratılarak çatının nefes alması sağlanmalıdır. Bu boşluklarda yaratılan hava akımlarıyla katmanlar arasına gelen su buharları dışarı atılmalıdır.
Çatı katmanlarına ulaşan buhar hava boşluklarına atılırken, soğuk hava ile karşılaşınca yoğunlaşıp su haline gelecektir. Bunu önlemek için buharın dengelenip hava boşluğuna verilmesi gerekir, başka bir deyişle, belirli yerlerden yoğun bir şekilde buharı hava boşluğuna vermemek gerekir, buharı çatı altına yayıp, yoğunluğunun düşürülüp hava boşluğuna verilmesi ve su haline gelmesinin önlenmesi gerekmektedir. Bu görevi yapacak tarzda üretilmiş malzemeler vardır. Bu malzemeler, buharı dengeleyerek geçirir, yukarı geçen buhar herhangi bir şekilde yoğunlaşıp su haline gelirse, bu suyu aşağı geçirmez, hava boşluğundaki yüzeyde meydana gelen bu nem de, kısa sürede hava akımlarıyla atılır.
Çatı Katmanlarının Havalandırılması:
Güzel çatı yapmanın en önemli faktörlerinden biriside, çatı katmanlarının havalandırılmasına dikkat etmektir. Nefes almayan çatı katmanlarında her türlü sorun beklenebilir. Çatı katmanlarının uygun bölümlerinde hava boşlukları yaratılarak çatının nefes alması sağlanmalıdır. Nefes almayan çatılarda, su buharı nedeniyle meydana gelen nemi dışarı atmak mümkün değildir. Çatı katmanları arasında meydana gelen nem dışarı atılmayınca, hem bu katmanlarda kullanılan malzemeler zamanla işlevini yitirir, hem de çatı alt yapısı zarar görür.
Evet, güzel çatıdan ne anlıyoruz kısaca burada özetledik.
Güzel çatılar altında, güzel ,mutlu ve sağlıklı bir yaşam dilerim.
Mayıs 2007
Çatıda en önemli kural çatdaki suyu bir an önce tahliye etmektir. Yeşil çatılarda ise çatıdaki bitkileri yeşil kalmaları için her zaman sulama ihtiyacı vardır. Bu nedenle de çok iyi bir su izolasyonu yapılması gerekmektedir.
Bitkiyi çatıya çıkardınız mı su yalıtım tabakalarına ilave olarak bir sürü tedbir almanız gerekir. Örneğin bitki taşıyıcı tabaka ,filtre ve drenaj tabakası,mekanik etkilere karşı koruyucu tabaka,kök tutucu tabaka gibi ekstra tabakalar oluşturmanız gerekir. Bunlar hem maliyeti artırır hem de çatıyı ağırlaştırır.
Çatıda en önemli kurallardan biri de çatıyı mümkün olduğu kadar hafifletmektir. Yeşil çatılarda yukarda saydığımız katmanlara ilave olarak bitki ,toprak ve su gibi ağır yükler de çatıya bindiğinde çatı konstrüksiyonuna yaklaşık 100 kg/m2 gibi bir yük binmektedir. Çatı yükünün deprem anında kesme ve bükme kuvvetleri açısından ne kadar tehlikeli olduğu bilinmektedir.
Çatıda elde edilecek yeşillik için hem yüksek maliyetler ödemek,hem de binaları depreme karşı risk altında tutmak pek anlamlı gözükmüyor. Su tasarrufuna gidilmesi gereken ülkemizde böyle fantezi uygulamalar marjinal kalmaya mahkûm gözüküyor.
erdener@ildiz.com.tr
Alo, Ahmet Usta merhaba, ben Remzi.
Remzi abi merhaba,
Ahmet Usta evin kabasını bitirdik, sıra çatıya geldi, bir ara uğra da görüşelim.
Olur abi, yarın bir ara uğrarım.
……….
Ahmet Usta hoşgeldin, şu bizim çatı işini ne yapacağız, birlikte projeye bir bakalım.
Tamam abi.
Ev çok güzel olacak, çok detaylı bir çatı düşünmüşsünüz.
Benim endişem de burada zaten Ahmet Usta, çatı istediği kadar güzel düşünülmüş olsun, doğru uygulamalar yapılmassa ilerde başımıza bela olur.
Haklısın abi, çoğu insan evin içine önem verir de, çatıyı pek önemsemez.
Doğru söylüyorsun Ahmet Usta, içini güzelce döşeyip keyfini sürelim derken, çatı bir akmaya başladı mı, hayat zehir olur insana, daha önceki deneyimlerimden biliyorum. Onun için bu sefer işi baştan sıkı tutmaya kararlıyım.
Remzi Abi, çatının konstrüksiyonunun neyle yapılmasını istiyorsun?
Vallahi Ahmet Usta, daha tam karar veremedim, seni de bu detayları konuşmak için çağırdım zaten.
Bu çatı konstrüksiyonu, üzerine koyacağımız kaplama malzemesinin ağırlığını taşıyacak şekilde olması gerekir.
Burada kış çok sert geçer, kar yükünü ve rüzgarları da düşünmek lazım.
Ahmet Usta, sen görmeyeli bu çatı işinde bayağı ilerlemişsin.
Haklısın Abi, ÇATIDER diye bir dernek var, Çatı Sanayicileri ve İş Adamları Derneği, adamlar Avrupa Birliğinden hibe bir fon çıkarmışlar, 650 çatı ustasına bedava eğitim verdiler, ben de o kurslara katıldım.
Yahu, daha yeni kurulmadı mı bu dernek?
Evet abi, iki yıl önce kuruldu ama helal olsun adamlara, bir ay içinde çıkarmışlar fonu.
Avrupa Birliği fonlarından yararlanmak o kadar kolay değildir be Ahmet Usta.
Abi, derneği bir görsen, elli yıllık dernek dersin, Her şey tanımlı, şu ISO 9001 mi?
ne var; hani şu iş yapma standartları mı ne? Onun gibi önceden her şeyi düşünmüş adamlar. Avrupa Birliğinin istediği bilgileri, her şey zaten önceden hazır olduğu için, çok kısa sürede hazırlayıp vermişler.
Bravo vallahi onlara, çok daha eski dernekler bu başarıyı gösteremediler.
Evet, bu kursta yalan yanlış bildiğimiz her şey yerli yerine oturdu. Anlayacağın mektepli olduk Remzi Abi.
Bir de sertifika verdiler. Göğsümü gere gere yeni tanıştığım müşterilere gösteriyorum. İstersen sana da göstereyim.
Gerek yok Ahmet Usta, sendeki gelişmeyi hemen fark ettim ben zaten.
Remzi Abi, bulunduğumuz bölgede çatıların sağlaması gereken ısıl direnç değeri belli. Bu ısıl direnç değerini sağlayacak şekilde bir ısı yalıtım malzemesi seçeceğiz.
Abi, ısı üç şekilde taşınırmış, ÇATIDER’ in kursuna gidene kadar bilmezdim bunları,
Neymiş onlar? Ahmet Usta.
Meğerse ısı, iletim, taşınım ve ışınım yoluyla geçermiş bir taraftan diğer yana.
Bunun için, çatılarda ısının bu üç yolla iletilmesine engel olacak tedbirler alınmalıymış…
Nasıl oluyormuş peki bu işler Ahmet Usta, kafam iyice karışmaya başladı…
İletim yoluyla ısının yayılmasını önlemek için malzemelerin birbiriyle temasını kesmek gerekiyormuş. Bunun da en kolay yolu, malzemeler arasında hava boşluğu yaratmakmış.
Taşınım yolu ile ısının yayılmasını önlemek için içlerinde birbiriyle temas etmeyen, hava boşlukları bulunan cam yünü, taş yünü, polistren gibi malzemeler kullanılıyor.
Işınım yoluyla ısının yayılmasını önlemek için, güneşten gelen radyan enerjiyi yansıtacak alüminyum folyolar kullanılıyormuş.
Ahmet Usta sen dersini iyi çalışmışsın, kutlarım seni.
Merteklerin altını içten istediğin gibi kaplatırsın. Çatı altındaki mekânlar güzel ve güvenli bir yaşam alanı oluşturur.
Çatıda bayağı eğimli, çatı pencerelerini de unutmamak lazım. Bol ışık alacak şekilde ayarlarız pencereleri, artık burada seni tutan olmaz Remzi Abi, resim mi yaparsın, kitap mı yazarsın, ne istersen…
Peki, su yalıtımını ne yapacağız?
Abi, çatıda esas su yalıtımını, çatının en üst katına koyulan ve doğaya karşı doğrudan mücadele eden kiremit yapar, kiremit en önemli su yalıtım malzemesidir. Bugün, çok değişik malzemelerden kiremitler üretilmekte. Bunları kısaca kil, çimento, metal, bitüm, plastik, taş, ahşap esaslı kiremitler olarak özetleyebiliriz.
Ahmet Usta, sen bu katıldığın kurs dışında da çatıyla ilgili kitaplar okuyorsun anlaşılan, baksana şu söylediklerin kitaptan fırlamış gibi…
Kurs sırasında, Prof. Dr. Nihat Toydemir’in “Çatılar” adlı kitabını vermişlerdi. Ara sıra ona bakarım. Hoca vefat edince, ÇATIDER’in desteğiyle yayınlanmış. Hocanın notlarını Ülger Bulut isimli bir öğrencisi yayına hazırlamış.
Ne vefalı öğrenciler varmış?
Çatı konusunda çok yararlı bir kitap.
Baksana; ÇATIDER denen bu dernek, bayağı işler yapıyormuş da bizim hiç haberimiz olmamış…
Remzi Abi, çatıda esas su yalıtımını sağlayan kiremit olmasına rağmen, herhangi bir nedenle bu kaplamanın altına sızan suyu çatıdan atacak ilave su yalıtım tedbirlerini de almak gerekir. Dış kabuğa koyulan kiremittin altında, bitüm, alüminyum, polypropylen v.b. esaslı su yalıtıcı malzemeler kullanılabilir. Bu malzemeleri uygularken suyun oluğa kadar taşınmasını sağlayacak şekilde montajına dikkat etmeliyiz.
Bu çatı işi beni korkutmaya başladı Ahmet Usta, iyi ki seni çağırmışım. Eskiden yaptığım gibi şantiyede artan malzemeyle çatıyı kapatıp, geçip gideyim demiştim, iyi ki öyle yapmamışım, ne detaylar varmış bu çatı işinde…
Isı yalıtım malzemesinin üzerine hem su yalıtımı yapan, hem de buharı dengeleyerek dışarı atan örtüler var onlardan kullanırız.
Çatının içinde buharın işi ne Ahmet Usta?
Çatı altında ısınan mekânlardan, çatı içine doğru hareketlenen ısınmış hava, çatı katmanları arasındaki soğuk hava ile karşılaşınca, yoğunlaşır ve su haline gelir.
Çatı dışardan su almasa da, içerde meydana gelen su, büyük sorunlar yaratır. Buna engel olmak için çatının katmanları arasında, uygun hava boşlukları yaratarak, çatının nefes almasını sağlıyoruz. Bu boşluklarda yaratılan hava akımlarıyla, katmanlar arasına gelen su buharları dışarı atılıyor.
Ben, çatının bu kadar karmaşık bir şey olduğunu hiç düşünmezdim be Ahmet Usta, neler varmış neler.
Haklısın abi. Bu detaylara baştan dikkat edilmese, çıkacak sorunlar sürekli insanın huzurunu kaçırdığı gibi daha da maliyetli olur.
Çatı katmanlarına ulaşan buhar, hava boşluklarına atılırken, soğuk hava ile karşılaşınca yoğunlaşıp su haline gelir. Bunu önlemek için buharın dengelenip hava boşluğuna verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, belirli yerlerden yoğun bir şekilde buharı hava boşluğuna vermeyip, buharı çatı altına yayıp, böylece yoğunluğunun düşürüp hava boşluğuna verince, su haline gelmesini önlemiş oluyoruz. Bunu sağlayacak malzemeler var. Bu malzemeler buharı dengeleyerek geçiriyor, yukarı geçen buhar herhangi bir şekilde yoğunlaşıp su haline gelirse, bu suyu aşağı geçirmiyor, hava boşluğundaki yüzeyde meydana gelen bu nem de, kısa sürede hava akımlarıyla atılıyor.
Çatımız havalı olacak desene.
Çatı yapımında en önemli faktörlerden birisi de, çatı katmanlarının havalandırılmasına dikkat etmek. Nefes almayan çatıda her türlü sorun çıkar ortaya. Çatı katmanlarının uygun bölümlerinde hava boşlukları yaratılarak, çatının nefes alması sağlanmalı. Nefes almayan çatılarda, su buharı nedeniyle meydana gelen nemi dışarı atmak mümkün olmaz. Nem dışarı atılmayınca, hem buralarda kullanılan malzemeler zamanla işlevini yitirir, hem de çatı alt yapısı zarar görür.
Ahmet Usta ben çatıyı sana teslim ediyorum. En iyi bir şekilde bu işi yapacağına dair tam bir kanaat oluştu bende.
Ben çatıyı yaparım, sen de keyfini çıkarırken bir taraftan da “çatım, çatım güzel çatım” diye bir türkü tutturursun artık. Hadi sağlıcakla kal.
Sen de Ahmet Usta, sen de.
.
Ahmet abi, arkadaşlar konuşuyordu duydum, çatının bir ısıl direnci varmış, bu direnç dedikleri ne o la ki?
Dursun usta, her çatının olması gereken bir ısıl direnci vardır.
Bu da nereden çıktı Ahmet abi, bugüne kadar ısıl direnç mi vard?. Eski köye yeni adet çıkarılıyor.
Dursun usta, bulunduğun bölgedeki iklim koşullarına göre çatılarda bir ısıl direnç yaratmak gerekir ki, çatılardan ısı kaybı fazla olmasın. Mesela Antalya’daki çatının ısıl direnciyle, Erzurum’daki çatının ısıl direnç değerleri farklıdır. Erzurum daha soğuk olduğundan, ısıl direnç değeri daha büyük olmalı.
Nerden bileceğiz o bölgedeki ısıl direnç değerini Ahmet abi?
Bu değerler her bölge için tespit edilmiş ve ilgili makamlar tarafından yayınlanmıştır Dursun usta, o dokümanlara bakacaksın.
Ahmet abi, sen mimarsın şu işi biraz daha bana anlatır mısın? Pek bir şey anlamıyorum ben bu işten.
Bu iş biraz teknik konu emin misin, öğrenmek istediğinden?
Evet abi; bak kağıt, kalem de burada, istediğin gibi yaz çiz, ben dinlerim seni. Notlarımı da alırım, merak etme sen.
Çatının toplam ısı direncini, çatı katmanında yer alan malzeme ve hava boşluklarının dirençlerinin toplamı oluşturur.
İletkenlik ve ısıl direnç arasındaki bağıntılar şöyledir:
Isı Geçirgenliği U = 1/R (bir bölü ısıl direnç)
Isıl Geçirgenlik Direnci R = 1/U (bir bölü ısıl geçirgenlik)
Burada U = Isı iletkenliği W / m2 K
R = Isı geçirgenlik direnci m2 K/W
K = Sıcaklık farkıdır.
Eğer çatı sıcaklığı +40 C ve binanın iç sıcaklığı +25 C ise sıcaklık farkı (TD) TD = 15 K şeklinde yazılır.
Ahmet abi hemen formüllere girdin kafam iyice karışmaya başladı yine.
Sen bunlara fazla kafanı takma. Bu değerler her malzeme için üretici firmalar tarafından teknik dokümanlarda verilir.
Senin yapacağın iş, basit aslında. Çatıya koyacağın malzeme ve hava boşluklarının tek tek ısıl dirençlerini alt alta toplayıp, toplam ısıl direnç değerini bulacaksın.
İstenen ısıl direnç değerini bulamadıksa ne yapacağız o zaman Ahmet abi?
O zaman, çatı katmanlarında yer alan malzemelerin ve hava boşluklarının kalınlıklarıyla oynayacaksın. Direnç az geldiyse örneğin, ısı yalıtım malzemesinin daha kalınını seçeceksin ya da hava boşluğunu artıracaksın.
Toplam ısıl direnç değerini hesaplarken iç ve dış yüzey hava tabakalarının ısıl dirençlerini de hesaba katmayı unutmayacaksın. Onların da küçük de olsa bir direnci var.
Dursun usta istersen bir örnek üzerinde anlatayım bunu sana.
Çok iyi olur Ahmet abi.
Basit bir çatı kesitinde R değerini teşkil eden elemanlar şu şekilde olsun.
1 2 3
Numaralara göre tabaka dirençlerinin sıralaması şöyledir.
1. Dış yüzeydeki hava tabakası
2. Çatı kaplama malzemesi
3. Hava Boşluğu
4. Tavan Kaplaması
5. İç yüzeydeki hava tabakası
4 5
Bu 5 adet R değerine "toplam ısı direnci" (RT) denir.
Bu kesitte yer alan her elemanın ısıl direnç değerini bulup alt alta toplayacaksın, hepsi bu.
Eğer malzemenin kataloglarda ısıl direnç değeri değil de, ısıl iletkenlik katsayısı verilmişse o zaman şu formülü kullanarak, ısıl direnç R değerini bulacaksın.
R = L/K
Burada R = Isı geçirgenlik direnci (m2 K/W)
L = Malzemenin kalınlığı (m)
K = Isı iletkenliği (W/m K)
Genellikle kataloglarda ısıl iletkenlik katsayısı verilir, kullandığın malzemenin kalınlığını da dikkate alarak ısıl direnç değerini hesaplaman gerekir.
Bildiğin gibi hava boşluğunun ısıl direnç değeri de hava boşluğunun kalınlığıyla değişir. Örneğin eğimi 2 ila 23 derece olan bir çatıda, 10 cm kalınlığındaki hava boşluğunun ısıl direnç değeri 0,17 m2K/W dır. Bu hava boşluğunun önüne yansıtıcı bir malzeme koyarsan, hava boşluğunun ısıl direnç değeri hızla artar.
Çok ilginç Ahmet abi. Demin bahsettiğin 10 cm lik hava boşluğunun önüne yansıtıcı bir malzeme örneğin alüminyum foyo koysak , ısıl direnç değeri ne olur acaba?
Tabloya bakıp hemen söyleyeyim Dursun usta.
Bahsettiğim hava boşluğunun ısıl direnç değeri 0,30 m2K/W oluyor Dursun usta.
Ahmet abi, nerdeyse direnç iki misli artıyor, çok ilginç geldi bu teknik bana.
Dursun usta bu söylediklerimi basit bir örnekle toparlayalım istersen.
HESAPLAMA TABLOSU No.
TOPLAM ISIL DİRENÇ TARİH:
ÇATI KESİTİ
SIRALAMA VE TARİF
Eğim
OP
L
mm
e
veya/E
R
m2 K/W
16
KİREMİT ÇATI – MERTEKALTI VE ASMA TAVAN ÜSTÜ İKİ KAT FOIL İZOLASYONLU
1 2 3 4 5
6 7
8 9
1
DIŞ YÜZEY T6
0,04
2
KİREMİT T1
B
0,01
3
HAVA BOŞLUĞU (TOZLU) T2
20+
YÜKSEK
0,15
4
MERTEKALTI FOIL
0,00
5
ÇATI BOŞLUĞU -A- T4
DÜŞÜK
1,09
6
FOIL
7
HAVA BOŞLUĞU T3
A
50
1,06
8
ALÇI PANEL T1
12
0,03
9
İÇ YÜZEY T6
0,16
R TOPLAM
2,54
U=0,4 W/m2 K
A1’ E UYGUN T8
KLİMALI YAPILAR
Ayşe Hanım, patronunun odasına sıkıntılı bir şekilde girdi.
Patronu Cumhur Bey “hayrola Ayşe Hanım, yine suratından düşen bin parça?” diye Ayşe Hanıma takıldı.
Ayşe Hanım, “ne olsun Cumhur Bey, yine büyük bir işi kaybettik.” Dedi.
Cumhur Bey “nasıl oldu bu?” diye sordu.
Ayşe Hanım ağlamaklı bir sesle yine KDV meselesi dedi.
Cumhur Bey meseleyi hemen anlamıştı. Çünkü sık sık aynı sorunla karşılaşıyorlardı. KDV yüzünden kaybettikleri ilk iş değildi.
Türkiye ve dünya pazarlarında çok iyi pazarları vardı. Dünya çapında marka haline gelmiş bir inşaat malzemesi üretiyorlardı. İhracat açısından KDV bir sorun teşkil etmiyordu ancak iç piyasada çok büyük sorun yaşıyorlardı. Kurumsallaşmamış, merdiven altı üretim yapan bazı firmalar, düşük KDV ile satış yapıp haksız rekabet yapıyorlardı. Cumhur Bey’in dünya ölçeğinde üretim yapan ve kurumsallaşmış firmasının iç piyasada düşük KDV ile mal satması söz konusu olamazdı.
Cumhur Bey’in yurtiçinde yüz civarında bayisi vardı, bayilerin çoğunun müşterisi firma değil, şahıslardı. Şahıslar, satın alacakları malzemenin KDV’ sini çok yüksek buluyorlar ve bunu iade alamayacakları için de ödemek istemiyorlardı. Merdiven altı üretim yapan firmalar, daha düşük KDV ile mal satıp, bu tür müşterileri kendilerine çekebiliyorlardı ama Cumhur Bey’in firmasının bunu yapması mümkün değildi. Bu yüzden iç piyasada çok iş kaybediyorlardı.
Cumhur Bey, Sanayi Odasında da görev yapıyordu. Bu sorunu, kurumsallaşmış tüm sanayiciler, yeri geldiğinde devlet kademelerine iletiyorlardı ama bir sonuç alamıyorlardı.
Cumhur Bey, hep bu KDV’ nin konmasının mantığını yakaladığı devlet yöneticilerine tekrar tekrar hatırlatıyordu. KDV’ nin amacı, devletin KDV’ den gelir elde etmesi değildi. KDV gelirden vergi alınması için gerekli izi bırakacak bir araçtı. Düşük KDV ile herkes faturasını alacak, devlette satışları faturaladığı için bu ticari kazançtan vergisini alacaktı. Firmalar ödedikleri KDV’ leri mahsup edebiliyorlardı, şahısların ödedikleri KDV ise ay sonunda onlara iade edilecekti.
Küçükten başlayan KDV oranları giderek artmış, devlet için önemli bir gelir kaynağına dönmüştü. Ancak halk çok büyük miktarda her ay KDV ödediği halde bunları iade alamıyor, büyük bir vergi yükü omuzlarına biniyordu. Birçok şahıs müşteri devletten geri alamayacağı yüksek KDV’ yi de ödemek istemiyordu.
Cumhur Bey yıldırım hızıyla kafasından geçen bu düşüncelerden kendini kurtarıp, “üzülme kızım” dedi. “Kurumsallaşmamış şirketler böyle yöntemlerle belki günü kurtarırlar ama uzun vadede sonuç alamazlar. Çünkü devlet bu firmaları bir şekilde tespit edip, gereken cezayı verir. Bu sektörde böyle iş yapıp, kalıcı olana rastlamadım. Biz kanunlar çerçevesinde ticaretimizi yapalım, uzun vadede kazanan biz oluruz.” Dedi.
Ayşe Hanım odadan çıkarken, omuzları dik, kendine daha güvenliydi.
-Ahmet abi, güneşten yararlanarak elektrik üreten paneller varmış, çatılara konuluyormuş, nasıl bir şey bunlar abi?
- Dursun usta, biz mimarlık eğitimi görürken, henüz böyle sistemler yoktu, ben de yeni yeni bu konulara ait bazı haber ve yazılar okuyorum ama çok da fazla bir bilgim yoktur, istersen Cumhur Bey’in odasına bir uğrayalım. O elektronik mühendisi, bu konularda geniş bilgiye sahip.
….
-Merhaba; Cumhur Bey, Dursun Usta güneşten yararlanarak elektrik üreten paneller konusunda bilgi almak istiyordu, ben de seni tavsiye ettim. Bu konularda biraz bilgi almaya geldik, müsaaitmisiniz?
- Buyurun Ahmet Bey, müsaittim.
-Cumhur Abi, bu paneller nasıl bir şey, biraz bilgi verir misin?
- Dursun Usta, bunlara fotovoltaik paneller deniyor. Güneş pilleri (fotovoltaik piller), yüzeylerine gelen güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren yarıiletken maddelerdir. Güneş pilleri fotovoltaik ilkeye dayalı olarak çalışırlar, yani üzerlerine ışık düştüğü zaman, uçlarında elektrik gerilimi oluşur. Pilin verdiği elektrik enerjisinin kaynağı, yüzeyine gelen güneş enerjisidir. Güneş enerjisi, güneş pilinin yapısına bağlı olarak % 5 ile % 20 arasında bir verimle elektrik enerjisine çevrilebilir.
-Desene Cumhur Abi, Türkiye elektrik enerji deposuymuş da haberimiz yok.
-Güneşi bol ülkeyiz, bu sistemler yaygınlaşırsa çok ucuza elektrik üretebilir her ev.
-Nasıl çalışıyor bu sistemler abi?
- Güç çıkışını artırmak amacıyla çok sayıda güneş pili birbirine paralel yada seri bağlanarak bir yüzey üzerine monte edilir, bu yapıya güneş pili modülü ya da fotovoltaik modül adı verilir. Güç talebine bağlı olarak modüller birbirlerine seri yada paralel bağlanarak bir kaç Watt’tan megaWatt’lara kadar sistem oluşturulur.
-Toz toprak bu panelleri kirletirse ne olacak Cumhur Bey?
- Ahmet Bey , o konu biraz sorunlu. . Yüzeyin çok az tozlanması bile toplam elektrik akımının azami çıkış gücünü önemli ölçüde azaltabilir. Ayrıca, donatıların üzerine düşebilen kuş pislikleri ve yaprak gibi küçük nesnelerin ortadan kaldırılması da önemlidir. Söz konusu nesneler sadece bazı güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren üniteleri gölgelemekle kalmaz, aynı zamanda üniteler diğer güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren ünitelerin sağladığı enerji ile aşırı ısınmış hale gelebilir ve bu durum her zaman için zarar verebilir. Yine donatının tamamen bir şeylerle karartılmamış olduğundan emin olmak esastır; Küçük bir karartılmış alan bile elektrik akımının azami çıkış gücünü %50’ye kadar azaltabilir.
-Desen e Ahmet Abi, sık sık bu panelleri temizlemek gerekecek.
- Evet , Dursun Usta.
-Cumhur Bey, elde edilen enerji hemen kullanılmıyor sanırım, depo edilmesi gerekiyor.
-Evet Ahmet Bey, panellerin oluşturduğu gerilim aküleri şarj eder, akülerle paneller arasında şarjı kontrol eden bir sistem vardır. Bu akülerin şarjının düzgün bir şekilde yapılmasını sağlar. Şarj edilen akülerdeki doğru gerilimi evde kullanabilmemiz için bunun alternatif gerilime çevrilmesi gerekir, bu iş içinde gerilim dönüştürücüler kullanılır. Bunlara da piyasada genellikle “İnverter” denir.
-Yani bildiğimiz araba aküleri değil mi abi?
-Araba aküleri de kullanılabilir, bu iş için üretilmiş özel akülerde kullanılır. Bunlar daha pahalı ancak daha uzun ömürlüdür. Bunlara “solar aküler” adı veriliyor.
-Cumhur Bey, bu akülerin kapasitesi ne kadar olmalı?
-Ahmet Bey; Genellikle, akü kapasitesi ev sahibinin günlük elektrik tüketiminin yaklaşık beş katı olmalıdır.
- Cumhur Abi, desene bu iş her çatıcının yapabileceği bir iş değil, çok özel eğitimli ekipler gerekiyor bu iş için.
-Haklısın Dursun Usta, uygun montaj yapılmadı mı kayıplar çok artar ve kurulan sistemin verimliliği hızla düşer , o zaman da aldığın aptes ürküttüğün kurbağaya değmez.
- Her işin esası “ne yaparsan yap, o işi tekniğine uygun olarak yapmadığın takdirde o işten bir hayır gelmez” Dursun Usta.
-Bu işin maliyetleri ne durumda Cumhur Abi?
-Değişik fiyatlar var piyasada, burada esas olan kuracağın sistemin verimli çalışması ve en azından 4 yıl gibi bir sürede kendini amorti etmesidir. Piyasayı araştıracaksın Dursun Usta.
-Çok teşekkür ederiz Cumhur Bey, biz bu konuda biraz çalışalım, seninde çok vaktini aldık, danışacağımız konular olursa tekrar rahatsız ederiz.
-Her zaman Ahmet Bey, her zaman beklerim.
GÜNEŞ ENERJİ SİSTEMLERİNİN ŞEBEKEYE BAĞLANMA TÜRLERİ
Güneş enerji sistemleri, güneşten elde ettikleri Doğru Gerilimi(DG), çeviriciler vasıtasıyla Alternatif Gerilime(AG) çevirerek, şebekede kullanılır hale getirirler.
Üretilen enerji şebeke ile paralel veya şebekeden ayrık sistemlerin enerji ihtiyaçlarını karşılamakta kullanılır.
Güneş enerji sistemlerinin şebekeye bağlanma türleri
Kullanım alanlarına göre Güneş Enerji sistemleri(GES), genel olarak şebeke bağlantılı ve şebekeden ayrık sistemler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Şebeke bağlantılı sistemler daha az maliyetli ve sistemin genel bileşenlerinin ömrü açısından daha uzun ömürlüdür. Şebekeden ayrık sistemler ise sınırlı kapasitede ihtiyacı karşılamak üzere tasarlanmış olup, elektriğin olmadığı bölgelerde dizel jeneratörlerinin yerine veya hibrit olarak birlikte kullanılabilmektedir.
Şebeke Bağlantılı Sistemler
Dünyada kullanılmakta olan GES’ lerin çok büyük bir yüzdesi şebeke bağlantılı sistem tasarım koşullarına bağlı olarak enerji üretmektedir.
Güneşten gelen enerji, Güneş pili panelleriyle DG’e çevrilir ve buradan çeviriciye gelir. Çevirici; DG’i, AG’e çeviren elektronik bir cihaz olup ayrıca şebeke koşullarını kontrol eden merkezdir. Şebeke koşulları voltaj ve frekansın ülke standartlarına göre istenen limitler içinde olmasıdır. Bu durum Türkiye için 50 Hz şebeke frekansı, tek fazlı sistemler için 230 V, üç fazlı sistemler için 400 V ve Orta Gerilim(OG) şebekesi için 33kV-34,5kV voltaj seviyesidir. Şebeke bağlantılı çeviricilerin çıkışından elde edilen AG yüklerin beslenmesinde kullanıldığı gibi fazlalık enerji mahsuplaşma yöntemi ile enterkonnekte şebekeye verilebilmektedir.
Şebeke bağlantılı sistemler, çeviricilerin kontrolleri ile şebekenin karakteristiklerine uygun olarak çalışmaktadır. Ülkelerin şebekeleri için belirledikleri voltaj, frekans ve harmonik seviyeleri, üretim santralinin karakteristiğinden bağımsız olarak uyulması gereken temel parametrelerdir. Bu parametreler özellikle çevirici üreten firmalar tarafından dikkate alınarak uygun konfigürasyonda çalışma sınırları belirlenir. Ülke ayarları diye geçen bu ayarlar, elektrik enerjisinin iletimi ve dağıtımından sorumlu olup, limitler devletin yetkili kuruluşları tarafından belirlenir. Voltaj ve frekansın ülke için izin verilen limitlere uygun olarak çalışması, çevirici üzerinden ayarlanır. Bu sayede daha güvenli ve standartlaşmış bir elektrik üretim sistemi kurulmuş olur.
Çeviriciler bu ayarları sayesinde şebeke voltaj ve frekans değerlerini çok kısa periyotlarla takip eder. Bu limitlerin dışına çıkıldığında sistem kendisini otomatik olarak kapatır. Bu durumun en önemli nedeni enerji dağıtım sisteminde arıza veya bakım işlemleri sırasında görevli personelin zarar görmesini önlemektir.
Şebeke gittiğinde elektriğin kullanılmaya devam edilmesi isteniyorsa; şebekeden kendini izole edip üretime devam eden veya depolanan enerjiyi kullanabilen yedekleme ünite sistemleri kurulması gereklidir. Yedekleme sistemleri akü gurupları ile depolama yapabilen, duruma göre dizel veya rüzgâr türbinleri ile takviye edilebilen sistemlerdir.
Şebeke bağlantılı sistemler küçük evsel kurulumlardan santral tipi kurulumlara kadar çok geniş bir ölçekte değerlendirilmelidir.
Şebekeden Ayrık Sistemler
Şebekeden ayrık sistemler şebekenin olmadığı bölgelerde enerji üretimi, depolanması ve kullanımı için tasarlanan sistemlerdir. Kullanım alanlarına ve enerji ihtiyaçlarına göre farklı teknolojiler geliştirilmiş olup, şebeke bağlantılı sistemlere göre daha karmaşık yapıdadırlar.
Enerji üretimi talebi karşılamak için gerçekleştiğinden, talebin olmadığı zamanlarda depolanarak daha sonraki kullanımlar için hazır bekletilebilir. Enerjinin depolanması önceki yazımızda geniş bir şekilde üzerinde durduğumuz aküler aracılığı ile gerçekleşmektedir. Buna karşın, belirli sınırlar ve koşullar ile mümkün olan bu durum hiçbir zaman şebekenin yerini tutamaz.
Şebekeden ayrık sistemler ürettikleri enerjiyi aküler ve hidrojen teknolojilerini kullanarak depolayabilirler. Hidrojen enerji teknolojileri şu an için çok ekonomik olmasa da geleceğin enerji üretim, tüketim ve depolanması alanında büyük bir potansiyele sahiptir.
Bu sistemde sadece Doğru Akım(DA) yükler beslenebilmektedir. İlk olarak panellerde üretilen doğru akım, doğru akım yük ayırıcı ile birleştirilir ve şarj regülatörüne iletilir. Şarj regülatörü üretilen enerjinin akü voltaj durumuna göre regülasyonunu yapmakta ve doğru akım akülerde depolanmaktadır. Bununla birlikte depolanan enerjinin yüklere beslemesini de şarj regülatörü düzenlemektedir.
Şebekeden ayrık sistemlerde enerji üretimi kullanımı kısıtlı seviyede olup, genelde en gerekli yapıların enerjilerini sağlayacak şekilde boyutlandırılır.
Güneş pili panelleri, güneş ışınlarının gün içerisinde değişmesinden ve sıcaklık değişimlerinden etkilendiklerinden dolayı, akım ve voltaj değerleri değişimler göstermektedir. Bu nedenle şarj regülatörleri akü veya akü gruplarının çalışma karakteristiklerine uygun olarak panellerden gelen enerjinin şarj ve deşarjını kontrol ederler.
Şarj regülatörleri çoğunlukla 12 V, 24 V ve 48 V akü gruplarının şarj ve deşarjını yaparak üretilen enerjinin depolanmasını sağlarlar. Akülerin ve şarj regülatörlerinin kullanılmadığı direk olarak alternatif akım(AA) ve DG pompa sistemlerinin beslendiği sistemler de mevcuttur.
Öncelikle panellerin ürettiği elektrik bağlantı kutusundan sonra şarj regülatörüne gelmekte, buradan aküye şarj edilmektedir. Aküde şarj edilen doğru akım çevirici sayesinde, alternatif akıma dönüştürülmekte ve evin elektrik ihtiyacı için kullanılmaktadır. Şebeke bağlantılı çeviriciler ile şebekeden ayrık çeviricilerin çalışma yapısı oldukça farklıdır. Buna karşın her ikisi de doğru akımı alternatif akıma çevirmek için kullanılmaktadır.
Şebeke bağlantılı çeviriciler panellerden gelen değişken doğru akım ve voltaja karşın, çıkışta sabit alternatif gerilim ve güneşin durumuna göre akım değişecek şekilde, çevrim işlemini gerçekleştirirler. Şebekeden ayrık sistemlerde kullanılan çeviriciler ise akü üstünden sabit doğru gerilim ve yüklerin talebine göre değişken alternatif akım çevrimini gerçekleştirirler.
Şebekeden bağımsız sistemler kurulurken, yük tüketimleri ile ekonomik kriterler dikkate alınmalıdır. Burada yük tüketimleri ihtiyaçları karşılayacak seviyede olmalı fakat israftan kaçınılmalıdır. Özellikle ısınma amaçlı enerji ihtiyaçları mümkünse başka kaynaklardan sağlanmalıdır. Güneş enerjisi su ısıtmada kullanılabilir. Klimalar ve elektrikli sobalar sistemde çok fazla enerji tükettiğinden minimum düzeyde kullanılmalı, mümkünse kullanılmamalıdır. Enerji talebini karşılamak çoğunlukla teknik açıdan mümkün olmasına karşın, sistemin boyutlarının büyümesi, maliyetleri arttırmaktadır. Sistemde akü maliyetlerinin artması ve akülerinde ömürlerinin kısa olması nedeniyle ekonomik olarak olumsuzluklar içermektedir. Fakat unutulmamalıdır ki enerjinin olmadığı bir bölgede, hayatımızı kolaylaştıran bu teknolojiye sahip olabilmek önemlidir.
Hibrit Sistemler
Hibrit sistemler enerji üretiminde farklı teknolojilerin bir arada kullanıldığı sistemlerdir. Hibrit sistemleri tek bir enerji üretim kaynağına bağlı olmadığı için enerji güvenliği yönünden daha etkindir. Bu sistemler genelde güneş, rüzgar, dizel jeneratör, hidroelektrik ve hidrojen enerjisi teknolojilerinden birkaçını kullanarak oluşturulmaktadır.
Şebeke bağlantılı veya şebekeden ayrık olarak hibrit sistemler kurulabilmektedir. Özellikle güneş enerji sistemlerinde kış aylarında üretilen enerjinin azalmasına karşılık, hibrit sistemlerle enerji üretimini takviye etmek, sistem kurulum maliyetlerini oldukça düşürmektedir. Güneş enerji sistemleri ve dizel jeneratörün birlikte kullanıldığı hibrit şebekeden bağımsız sistemlerde, yakıt tüketimleri oldukça düşmektedir. Buna ek olarak, kış ayları için güneş enerji sistemi kurulu gücü büyük tutulmak zorunda olmadan, ilk yatırım maliyetleri düşürülebilir.
Enerji depolama güç elektroniği ve akü çözümleri ile rüzgar, güneş ve dizel jeneratör gibi farklı enerji üretim sistemlerinden üretilen enerjiyi depo edebilen ve yükleri kontrollü olarak besleyen ileri teknoloji bir hibrit enerji kontrol teknolojisi geliştirilmiştir. Modüler olarak üretilmekte olan bu üniteler şebeke bağlantılı sistemlerde yenilenebilir enerjilerde oluşacak dengesiz üretimleri düzenlerken, şebekeden ayrık sistemlerde tüm üretim kaynakları ve tüketim kaynaklarını kontrol eden merkez birimlerdir. Sistem modüler olduğundan örneğin 100 kVA dan 20 MVA seviyesine kadar enerjinin depo edilmesi ve kontrolü sağlanabilmektedir.
Televizyon verici antenleri ne kadar yüksek ise ortam koşullarına da bağlı olarak, o kadar uzak mesafeye sinyal gönderme kabiliyetine sahiptir. Tabi anten vericisinin gücü de sinyallerin gideceği mesafe üzerinde etkilidir. Aynı güçteki bir verici daha yükseğe konursa, daha uzak mesafelere yayını ulaştırabilir.
Burada bu teknik detaylara fazla girmeyeceğim. Dikkat çekmek istediğim nokta, Çamlıca TV Kulesinin yerinin, yukarda kısaca belirttiğim esaslara uygun olarak seçilmediğidir.
İstanbul’un Avrupa yakasından bakıldığında, Çamlıca TV Kulesi, Küçük Çamlıca Tepesinin arkasında kalmaktadır ve nerede ise kulenin yarısı tepenin arkasındadır. Büyük Çamlıca tepesi ile kıyaslandığında ise Kulenin ancak yaklaşık 1/3’ ü görünmektedir.
Bu kule 369 m yüksekliğinde olup, Küçük Çamlıca Tepesine koyulsa, yarı yüksekliğinde, Büyük Çamlıca tepesine koyulsa, 1/3 yüksekliğinde aynı işlevi görecekti.
Büyük Çamlıca Tepesine bu yükseklikteki bir TV verici anteni konulduğunda, yayınlar çok daha geniş bir alanı kapsayacaktı. Tüm bunlar bilindiği halde neden eski antenlerin bulunduğu Büyük Çamlıca Tepesine bu TV kulesi koyulmadı???
“Eski antenler olduğu için yer yoktu, onun içi buraya koyuldu” gibi bir gerekçe gösterilebilir ancak bunun da pek bir anlamı yok, çünkü eski antenlerin olduğu yerden, gerekirse birkaç anten başka bir yere taşınır, yer açılır ve oraya bu yeni kule koyulabilirdi. Zaten o eski antenler bu yeni kule faaliyete geçtikten sonra sökülüp atılacaktı. Kalıcı olana gereken önem ve konum verilmeliydi…
Bu konuda uzman kişi ve kuruluşlardan da bir ses seda çıkmaması ilginç...!!!
Sevgiler. Erdener
Bazı kişi ya da firmaların ILDIZBOND metal kiremitini kendilerinin ürettiklerine dair açıklamalar yaptıkları duyumunu aldık. ILDIZBOND markası kanuni hakları ve tescili firmamız üzerine olup, üretimi de firmamız tarafından yapılmaktadır. Bu sahtekarların açıklamalarını lütfen dikkate almayınız. Bunlar hakkında firmamız gerekli hukuki işlemleri yapacaktır.
Saygılarımızla
KARYA METAL KİREMİT ÜRETİM İNŞAAT SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ
ILDIZBOND METAL KİREMİT ÜRETİCİSİ
Bankerliğe zemin hazırlayan gelişmeler 40.000 yıl öncelere giderek inceleniyor. Para, bankerlik gibi konuların bu derinlikte incelenmesi dünya çapında bir ilk olduğu ilgili bilim adamları tarafından değerlendiriliyor.
Değerli kardeşim Arkeolog Erkan Ildız yüksek lisans tezi olarak yaptığı bu çalışmaları, doktora tezi hazırlıkları sırasında daha da ileri götürdü ancak bu tezi sunmaya sağlığı elvermedi ve tezini sunamadan yaşama veda etti.
Değerli Kardeşim Erkan Ildız bu eserinde para, borç ve faiz işlemlerinin yazının icadından çok önce başladığını göstermektedir. Çünkü yazının icadı M.Ö 4. binyılın sonlarına denk gelmektedir. Ticaret, değiş tokuş ve bu işlerde paranın kullanılması ise çok daha eskilere uzanmaktadır. Mevcut arkeolojik buluntular, ticaretin geçmişinin 40.000 yıl öncesine kadar uzandığını göstermektedir.
Erkan Ildız eserinde, borç ve faizin, soyut bir kavram olmaları nedeniyle, salt arkeolojik nesnelerle kanıtlanmalarının mümkün olmadığını, günümüzde veya yakın geçmişte yaşayan ilkel kabilelerdeki borç (ve de faiz) ilişkilerinden hareketle tarih öncesine yönelik benzer kurgulamalar yapılabileceğini belirtmektedir. Bu tür antropolojik verilerle, çok eski bir geçmişten beri insan topluluklarında borç ve faiz ilişkilerinin mevcut olduğu ifade etmektedir.
Mezopotamya'da parlak uygarlıklar yaratan toplumlardan günümüze ulaşan çivi yazılı tabletler ve diğer arkeolojik veriler, Ortadoğu'da bankerlik mesleğinin, en azından faizli borç para verme temelinde var olduğunu ortaya koyduğunu, M.Ö. 1. binyılın ilk yarısından itibaren Eski Yunan ve Roma toplumlarında bankerlik mesleği; sarraflık, mezatçılık ve noterlik gibi, uzmanlık ve güven gerektiren bazı işlerle birlikte yürütülen bir mesleğe dönüştüğünü ancak Mezopotamya toplumlarında bankerliğin, bu tür uzmanlaşmalarla ne kadar iç içe olduğunun da pek belli olmadığını ifade etmektedir. Örneğin altın ve özellikle de gümüş ayarının(ki gümüş külçeler yaklaşık 2500 yıl boyunca ticaret ve borç alış verişinde para olarak kullanılmıştır) nasıl tespit edildiği bilinmediğini, bu soy metallerin ayarıyla oynayarak yapılan sahtekârlıklar var mıydı veya buna karşı ne gibi önlemler alınmıştı? Bunların araştırılması gerektiğini belirtmektedir. Borç yüzünden o dönemde de haciz işlemleri yapıldığını ve bunların haraç mezat satıldığını, bu işlemleri yürüten Mezatçılarla bankerlerin bağlantısı var mıydı veya bu işler bizzat bankerler tarafından mı yürütülmekteydi? Benzer şekilde, banker mekânlarının iş dünyasının buluşma noktaları olması nedeniyle, buralar sözleşmelerin imzalandığı, şahitliklerin yapıldığı
mekânlar olarak kullanılmış ve bankerlerin aynı zamanda noter görevi üstlenmiş olabileceğini; buna yönelik araştırmalara da ihtiyaç olduğunu ifade etmektedir
Değerli kardeşim Erkan Ildız aşağıda belirttiği konularda da araştırma yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir.
“Eskiçağ'da Bankacılık ve Bankerlik bulunmaktadır. Daha önce de değindiğimiz gibi, Eski Çağ'da Eski Yunan öncesinde bankerler, tüccarlarla bir tutulmuş ve aynı sözcükle, yani “tüccar" olarak adlandırılmışlardır. Ancak banker ile tüccarı ayıran farklı adlandırmaların bulunması olasıdır. Eski tabletlerin yeni okumalarında bu ayrımı yapacak çalışmalar da yapılabilir. Eski Yunan ve Roma'nın bankerlik mesleğine getirdiği en önemli yenilik, bankerlerin tasarruf sahiplerinden faiz karşılığı mevduat almaları ve bunu ihtiyaç sahiplerine daha yüksek faizle borç vermeleri olmuştur. Ayrıca çek, havale vb. yeni bankacılık teknikleri yaratılıp uygulanmıştır. Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte daralan ekonomi, bankerlerin faaliyet alanlarını sınırlamış, ekonomide azalan önemleri birçok bankerin iflasını getirmiştir. Üstelik Hıristiyanlığın yayılma döneminde kilise babalarının faizi haram gören yaklaşımları, bankerlerin adeta "ruhlarına okunan bir fatiha" olmuştur. Ta ki 11. yy.da Cenovalı ve Venedikli bankerler ortaya çıkana dek. Orta Çağ ticaretinde İtalyan bankerler eski seleflerinin kullandığı tüm bankacılık tekniklerini yeniden canlandırıp geliştirerek, bugünkü bankacılığın oluşmasında bir köprü işlevi görmüşlerdir. Antik Çağ'ın bitişinden, Orta Çağ'ın sonlarında bankacılıkta görülen bu canlanmaya kadar geçen süredeki bankacılığın durumu da incelenmeyi bekleyen önemli bir konudur” ifadeleriyle araştırılacak konuları gündeme koymuş, büyük bir ihtimalle de doktora çalışmalarında bu sorulara cevap verecek araştırmaları yapmıştı. Doktora tezi çalışmalarını tamamlayıp, tezi yazma aşamasına geldiğinde maalesef hızla sağlığı bozulmuş ve bu çalışmalarını toparlayarak sunma imkânı bulamamıştır.
Bir gün bu çalışmalar toparlanıp, yayınlandığında değerli kardeşim Erkan Ildız’ın yaptığı bu değerli çalışmalar yerini bulacak, insanlığa ışık tutacaktır…
Değerli Kardeşimin yolu açık ve aydınlık, yıldızlar yoldaşı olsun…